RESORSUS'un Net Zero ve Karbon Nötr Olma Hususlarındaki Beyanı
Biz RESORSUS olarak, Net Zero ve Karbon Nötr olma kavramlarını ayrı tutuyoruz.
Net Zero'yu, kuruluşların süreçlerini geliştirerek, kendi emisyonlarını azaltmaları ve ardından yine kendi iç karbon yutakları ile emisyonlarını net sıfır seviyeye getirmeleri şeklinde tarif ediyoruz.
Karbon nötr olmayı ise, organizasyonların iç azaltımlarından sonra karbon emisyonlarını dış kaynaklar ile dengelemesi olarak kabul ediyoruz. Karbon nötr olmak için kullanılan en yaygın metot, bugünlerin gündemde olan konusu Karbon Offset'leridir.
Bu vesile ile gündemdeki spekülasyonlar ışığında karbon offsetleri hakkındaki genel görüşlerimizi beyan etmek isteriz.
Günümüzün ünlü komdyenlerinden John Oliver, geçtiğimiz günlerdeki programlarından birisinde Karbon Offsetleri konusuna değindi. Bu sayede, her ne kadar arzu ettiğimiz şekilde olmasa da, karbon offsetleri gündemde yerini aldı. Bu konudaki duruşumuzu ve karbon offsetlere dair bazı önyargılara dair bir açıklama yapmak istiyoruz.
Net Zero İkilemi?
Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi Net Zero ve Karbon Nötr olma hususlarını birbirlerinden ayrı tutuyoruz. Herşeyden önce organizasyonların Net Zero hedeflerini destekliyoruz. Bu sebeple müşterilerimize önce emisyon düşürümünü sonrasında ise yalnızca kalan kısım için karbon offsetlerine başvurmalarını öneriyoruz. Karbon offsetleri iklim değişimine karşı tek başlarına çözüm olamazlar.
Özellikle ağır sanayi için gerçek anlamda Net Zero seviyesine ulaşmak, uzun ve meşakkatli bir yol anlamına geliyor. Bu alanda her gün yeni bir inovasyon ortaya çıkmıyor. Karbon offsetlerini bu süreçte, Net Zero hedefine yaklaşmak için faydalanılan bir enstrüman olarak değerlendirebiliriz.
İklim krizi, çağımızda insanlığın yüzleştiği en büyük sorundur. Bu sorunun çözümüne yönelik herhangi bir adımı küçümseme gibi bir lüksümüz kalmadı. Ki günümüzde bu tür girişimlere karşı kamuoyunda düşmanca bir tavır oluşturmayı da sorumsuzca buluyoruz.
Karbon Offsetleri Gerçekten Emisyonları Düşürmüyor mu?
Her karbon offseti karbon emisyonunu azaltmayabilir. Bunun yerine yeni yatırımlarla ortaya çıkacak emisyonları engelleyebilirler. Şunu unutmamalıyız ki; global ekonomi ve dünya nufüsu her geçen yıl hızla artıyor. Bununla birlikte dünyanın ihtiyaçları da öyle. Bu hususta enerji tüketimi çok basit ve iyi bir örnektir. Şayet enerji tüketimindeki artıştan kaynaklı açığı kapatmak üzere yenilenebilir enerji santralleri kurulmazsa, açığı fosil kaynaklarla elektrik üreten, üretim maliyetleri daha düşük olan santraller kapayacaktır.
Pandemi sonrası ekonomilerin olağan dışı durumları haricinde, yenilenebilir kaynaklardan enerji üretimi, fosil kaynaklardan üretime göre daha maliyetlidir. İşte bu yüzden, Gönüllü Karbon Kredileri (VCC'ler) aksi halde var olmayacak projeleri destekleyebilmek için varlar. Yalnızca enerji üretiminde değil diğer alanlarda da VCC sisteminden sağlanacak gelirler olmadan ayakta kalamayacak projelerin desteklenmeleri, bu tarz projelerin sürdürülebilirlikleri için elzemdir. VCC projelerinin büyük çoğunluğunun gelişmekte olan ülkelerde bulundukları düşünüldüğünde sistemin teşvik edilmesinin önemi ortaya çıkmaktadır.
Bir Tavan mı Var?
VCC'ler orijinal isimlerinde olduğu gibi; katılımı gönüllü bir konsepttir. Şayet bir tavan emisyondan bahsediliyorsa, bir Emisyon Ticareti Sistemi (Emission Trading System - ETS) mevzubahistir. ETS'ler iklim iyileştirme inisiyatifi olmaktan ziyade daha çok Avrupa Birliği gibi devletler arası müzakere edilen konulardır. VCC'ler, ETS'ler kaynaklı sorumlulukları ortadan kaldırmazlar.
Gönüllü ve zorunlu piyasalar tamamen farklı faunalardır ve John Oliver ve ekibinin yaptığı gibi karıştırılmamaları gerekir.
Kötü VCC Projeleri Var mıdır?
Resorsus olarak VCC'lerimizi yalnızca iklim taahhütlerine ciddiyetle bağlı olan standartlardan temin ediyoruz. Zira bazı projelerin iklim katkıları diğerlerine göre daha fazla olabiliyor. Ancak her halükarda iklime katkısı kesin olan projeler ile ilerliyoruz.
Proje Yöneticileri Aynı Zamanda Proje Geliştiricileri Olabilirler mi?
Evet, proje yöneticileri aynı zamanda proje sahibi olmayı da tercih edebilirler. Örneğin yok olma tehlikesi altındaki bir ormanın mülkiyetini alarak yok olma riskini ortadan kaldırabilirler. Buradaki esas husus mülkiyetin kimin olduğundan ziyade bir ormanın korunarak karbondioksit yutağı olmaya devam etmesidir.
VCC Piyasalarında Yeteri Kadar Düzenleme Mevcut mudur?
Geçmişte, bazı proje yöneticiler sistemde boşluklar bularak, sistemi suistimal etmişlerdir. Ancak VCC sistemini sadece birkaç kötü örnek üzerinden değerlendirip, yargılamak da doğru değildir. Bu yaklaşım iklim krizi ile mücadeleye zarar vermektedir.
VCC'ler yeni bir konsepttir ve zaman geçtikçe karbon piyasasındaki yerlerini sağlamlaştırmaktadırlar. ICVCM ve VCMI gibi denetleyici bağımsız kuruluşlar sektörde gittikçe güçlenerek kredilerin doğru metodolojiler ile sağlandıklarını temin etmektedirler. Fakat her halükarda sistemin daha fazla denetim ve regülasyona ihtiyacı vardır. AB'nin VCC'lerin regüle edilmesi hususlarına eğildiğini muhtelif kaynaklarda görüyoruz.
VCC ekonomisi büyüdükçe, sistemin daha oturaklı hale geleceği ve daha fazla regülasyonun geleceğini görebiliyoruz.
Ağaç Dikmenin İklim Krizinin Çözümünde Kaydadeğer Bir Faydası Yok mudur?
İklim krizinin bugünkü durumu itibariyle, dünyanın her bir köşesini ağaçlandırmak dahi tek başına iklim krizi ile mücadeleye yeterli olmayacaktır. Ancak henüz ekonomik olarak ölçeklenebilir hiçbir karbon tutma teknolojisi olmadığından, elimizde daha iyi bir çare görünmüyor.
Orman yangınlarından dolayı ormanları verimsiz bir seçenekmiş gibi göstermek gerçeği bir nevi çarpıtmak şeklidir. Evet, yangın riski her zaman olacaktır ancak bu risk ormanların kusuru değil yine karbon emisyonundan kaynaklı küresel ısınma ile alakalıdır.
Ayrıca ormanların küresel ısınma ile mücadelede çok kısıtlı bir etkisi olduğunu iddia etmek kamuoyunu yanıltmadır. Çok kötü sonuçlar doğurabilecek bu ve buna benzer beyanlar sorumsuzcadır.
Özetle
VCC konspti ansızın bir tüzel bir kuruluş tarafından oluşturulmadı. İlk olarak Kyoto Protokolü'nde zikredildikten sonra, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC)'nde ve ardından da Paris Anlaşması'nda tanındı. Devletler arası organizasyonlar, iklime olumlu etkisi olan, küçük veya büyük her türlü girişimi destekliyorlar.
Şunu unutmamalıyız ki; VCC gönüllü bir girişimdir ve katılması kurumların kendi inisiyatifindedir. Bu girişimleri yetersiz bulabiliriz ancak en azından teşebbüs edenleri, çabaları küçümseyerek suçlamanın doğru olmadığını düşünüyoruz.
En nihayetinde VCC'ler tek başlarına iklim krizinin çözümüne cevap olamazlar ancak bu yolda mevcuttaki en iyi teşvik sistemlerinden birisidirler.
Her zaman karbon ayakizimizi düşürmek üzere odaklanmalıyız. Peki ya kalan? Elimizden gelenin en iyisiyle sürdürülebilir bir gelecek için çabalamalıyız.
Saygılarımızla
RESORSUS INTERNATIONAL